Evet dostlarım, Interstellar hakkında görüş bildiriyorum. 
Çoğunuzun da filmi aşırı beğendiğinin falan farkındayım. 
Ama zaten film milyon dolars kazandı, 
o yüzden filmi de sanki anamızın babamızın yazdığı film gibi savunmayalım. 
Hadi gelin, film hakkında azıcık kötü kötü konuşalım.

Bu arada aslında daha da kötü konuşurum da dua edin, 
sinemada yanıma Duman'dan Kaan Tangöze ve 
Kırmızı Pabuçlar adlı parçasıyla ünlenen sanatçımız Seçkin Piriler oturdu. 
Ve büttüün film boyunca konuştular. 
Dikkatimin bir kısmını da bu çiftimize verdim, 
yoksa filmle ilgili daha neler neler yumurtlardım da yapamadım.

Şimdiiiii, öncelikle filmi beğenmedim. 
Bunu da söylemekten utanmıyorum. 
Ya tabii ki de filmin efektleri falan harika, 
on numero buna söyleyecek bir şeyim yok. 
Ama efektleri, görüntüleri de bir zahmet güzel yapıcaklar zaten. 
Yapmak zorundalar hatta. 

Heee bu arada, 
filmdeki fizik hatalarını falan söylemiyorum, 
o nerd işlerine hiç girmiyorum. 
Onları bir google'layıverin, 
nerede nasıl mantık hataları var. 
Efendim o zaman kaymasında
insan öyle görünebilir mi falan filan, 
onları siz kendiniz inceliyiverin. 
Onları ayrıca tartışmayalım, yeri burası diil.

Benim derdim zaten hikayeyle ilgili.
Hikayenin saflığıyla ve klişeliğiyle ilgili.
İlk öncelikle, neden hep akıllı kız çocukları oluyo, 
onu hiç anlamadım.
 Evet, evet Murph'ten bahsediyorum. 
Neden hep küçük kızlar akıllı oluyo da, 
erkekler daha akılsız ya da ilgisiz oluyo. 
Ve durum böyleyken neden günün sonunda 
dünyayı kurtaran her zaman bir erkek oluyo? 

Cooper deli mi? 
O kadar başarılı da neden o tozun toprağın içinde hala çiftçilik yapıyo? 
O uzay ekibi, senelerce uzayda kaldı, Anne Hathaway'in saçları neden hiç uzamadı?
Babam böyle pasta yapmayı nerden öğrendi?

Sonracığıma, o robotun hali nedir? 
Yerden yükselmeli klimaya benzemesini hadi geçelim, 
neden espri yapıyor? Ne gerek var? 
Orada koskoca atom mühendesi, 
dünyanın en akılı insanlar topluluğu espri yapmaktan acizken, 
neden bir robot espri yapıyor?

Ve neden sinemada herkes 
en küçük bir espri kırıntısına bile gülmek için kendini zorluyor? 
Seçkin Piriler'e demiyorum, o gülsün.
Hepimiz Interstellar'ın bir komedi filmi olmadığını biliyoruz. 
O yüzden kötü esprilere, 
kendimizi zorlayıp gülmemeliyiz. 
Ama hakkını da vermek gerek,
robotun mutlu olduğunda parende ata ata yürümesi,
 mutsuzken de adam adam yürümesi çok hoşuma gitti.

Hoşuma giden bir başka şey de 
Murph böyle filmin sonlarına doğru, 
eski odasına gidiyo ve 
hani kütüphaneden aldığı kitabı falan yere atıyo, 
yok eski eşyalarıyla saf saf bişeyler yapıyo ya... 
(Hani babası da aynı anda odaya şey ediyodu falan...)
 O sahneyi çok beğendim. 
Kız Murph, öyle şey olur mu? Sen okulların en güzelini bitirdin, 
NASA'larda çalışıyosun.
Öyle yalandan odaya gidip 
kitabı yere atarak evren mi değiştiricen aklınca, 
ne olur beni güldürme.

Bi de o babanın kıza işte "Ben dönücem ne pahasına olursa olsun" falan diyip, 
kızın da buna aşırı inanması... 
Ula bozuk bir kamyonet kullanan çiftçi baban, 
ertesi gün gelip sana 
"Ben uzaya çıkıp, dünyayı kurtarıp gelicem Murph" diyo. 
Ve sen bunu namus sözü gibi inanıp, buna dadanıp
yıllarca triplere girip girip duruyosun. Olucak iş diil. 

Daha aklımda neler neler var da 
bu kadar yeter Murph... 
Şimdi, biraz kütüphanedeki kitapları yere atıp, 
zaman kırılmasıyla geçmişe gitmeye çalışıcam. 
Sonra görüşürüz.











0 Responses to 'INTERSTELLAR DEDİK'

Post a Comment